Cülus Arapça bir kelime olup “oturmak”
manasındadır. Osmanlı’da bir padişahın vefat etmesi ve ya tahttan indirilmesi
neticesinde yeni padişahın tahta çıkma törenine verilen isimdir. Bir manada
şehzadenin padişah olma merasimidir.
Cülus Merasimi Topkapı Sarayı Bâbû’s Saade önünde yapılan en mühim ve
görkemli törendir. Osmanlı’nın idare merkezi sayılan bu baba ocağında Sultan
II. Bayezıd’ın 1481 yılındaki cülusundan, Sultan Vahideddin’nin 4 Temmuz
1918’deki cülusuna kadar cülus merasimleri burada yapılmıştır. Yalnızca Sultan
V. Murad, Sultan II. Abdülhamid ve Sultan Reşad’ın cülus merasimleri istisnai
durumlar söz konusu olduğundan başka
yerlerde yapılmıştır.
Cülus merasimi öncesinde vefat eden padişahın
cesedi yeni padişaha gösterilerek eninde sonunda akıbetinin ne olacağı
hatırlatılırdı. Sultan Vahideddin’in ağabeyi Mehmed Reşad’ın naaşını gördüğünde
“Meğer saltanat ile teneşir arası ne kadar kısa imiş” dediği rivayet edilir.
18. Yüzyılın ortalarına kadar cülus
merasiminin ilk kuralı Hırka-i Saadet dairesinde gerçekleşirdi. Tahta geçecek
olan şehzade bir tarafında Darü’s Saade ağası, diğer tarafında silahdar ağa
eşliğinde bu daireye götürülür ve saltanat alametlerinden olan Yusufi Sarık yani
Yavuz Sultan Selim’in Mısır’dan getirdiği Hz. Yusuf’un sarığı şehzadenin başına
giydirilirdi. Burada Şeyhü’l-İslam ve dahi diğer devlet adamları yeni padişaha
biat ettikten sonra iki rekât namaz kılınır ve ardından Bâbü’s Saade önüne
çıkılırdı. Burada yeni padişah dualarla eşliğinde tahta doğru yürürken “Aleyke
Avnullan”(Allah’ın yardımı seninle olsun) diye halk tarafından dua edilirdi. Altın
tahta oturan padişah “Maşallah” dedikten sonra “Mağrur olma padişahım senden
büyük Allah var” diye bir görevli tarafından adet üzere uyarılırdı. Daha sonra
ise yeni padişah tebrikleri kabul eder ve “Padişahın Devletinle Bin Yaşa”
nidaları yükselirdi. Padişah ayağa kalkıp halkı selamladıktan sonra sadrazam el
etek öper ve bağlılık belirtirdi.
Cülus ve alkışlardan sonra Mehter Marşı
çalmaya başlardı. Daha sonra padişah kendinden evvelki padişahın cenaze
namazını kılar ve Enderun’a dönerdi. Böylece ölen padişahın cenaze merasimi ile
yeni padişahın cülus meresimi aynı gün yapılmış olurdu. Bir padişahın kabre
girmesinin diğerinin ise tahta çıkmasının aynı gün yapılıyor olmasının asıl
sebebi ise “yeni padişahın fani ömrünü Devlet-i Ali Osmaniye’ye hizmetle
geçirmesi” mesajının verilmek istenmesiydi.
Cülus merasiminin son geleneği ise merasimin
bitiminin ardından Kapıkulu askerlerine Cülus Bahşişi yani (Cülusiye)
dağıtılmasıydı. Yeni padişahın emri ile bahşişin dağıtılmasının ardından
merasim sona erer ve padişah artık görevine başlamış olurdu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder