Mimari bir hazine ve ya büyük bir tutkunun anıtı.
Ya da şairin dediği gibi “taşa kazınmış aşkın şiiri.”
Mehtaplı gecelerde dahi aydan daha parlak görünen,
Yükselen Osmanlı mimarisinin, Hindistan ve dünya tarihine
hediyesi…
Dünya tarihinde dillere destan bir aşk ile
tanınan ve kendisi için dünyanın yedi harikasından biri inşa edilen Mümtaz
Mahal, beşinci Babür İmparatoru’nun pek sevgili eşi ve emsali görülmemiş bir
aşkla bağlı kalınan yegâne sevgilidir.
O, ölümü ölümsüzleştirilen, dünya döndükçe ismi
anıtı ile yaşayacak olan bir Türk sultanıdır.
1607 yılında Babür İmparatorluğu’nun başkenti
olan Agra’da dünyaya gelen Mümtaz Mahal, 14 yaşında iken daha sonra Babür
İmparatoru olacak ve Şah Cihan ünvanı ile anılacak, Prens Khurram ile sözlenir
ve 10 Mayıs 1612 yılında 19 yaşında iken evlenir. Asıl ismi Ercüment Banu Begüm
olan sevgili, artık “sarayın süsü” manasına gelen Mümtaz Mahal diye
anılacaktır.
Şah Cihan daha önce iki defa daha evlenmiştir
ancak artık onun için yegâne sevgili Mümtaz Mahal’dir. Pek sevdiği eşini
gittiği seyahatlerde yanında götürüyor bir an bile yanından ayırmıyordur. Ona
olan sevgisini göstermek ve güvenini kanıtlamak için Babür İmparatorluğunun
mührünü bile kendisine emanet etmiştir. 19 yıllık evliliklerinde peş peşe 13
çocukları dünyaya gelmiştir ve Mümtaz Mahal on dördüncü çocuklarına hamiledir.
1631 yılında Burhanpur’da bir isyan çıkmıştır
ve Şah Cihan’ın isyanı bastırmak için oraya gitmesi gerekmektedir. Ancak Mümtaz
Mahal’in hamileliğinin son günleridir. 19 yıl boyunca eşini yanından ayırmayan
Şah Cihan yine eşini yanında götürür, isyan bastırılır lakin dokuz aylık hamile
olan Mümtaz Begüm bu yorgunluğa dayanamayarak erken doğum yapar. On dördüncü
çocukları sağlıklı bir şekilde dünyaya gelir fakat 38 yaşındaki Mümtaz Mahal doğum
esnasında hayatını kaybeder.
Eşinin ölümü ile yıkılan Şah Cihan cenazeyi
Burhanpur’da bırakarak Agra’ya döner. Eşi olmaksızın yaşamak bir anlam ifade
etmiyordur artık, adeta hayata küser, devlet işlerini yardımcılarına bırakır ve
eşi için, en az eşi kadar güzel olabilecek bir anıt mezar yaptırmak ister.
1632'de inşasına başlanan eser, 20 yıl sonra
1652'de tamamlanır. (Bu eşsiz
yapıyı meydana getirenler; Mimar Sinan’ın öğrencilerinden, İsa Mehmet Çelebi ve
ona yardım etmek üzere Agra'ya davet edilmiş Semerkantlı Mehmet Şerif'tir.
Kubbenin yapımından sorumlu kişi yine Mimar Sinan’ın talebelerinden İsmail
Çelebidir. Duvarlardaki mermere oyularak yazılanlar İstanbul'dan hattat Settar
Efendi'nin hüneridir.) Şah Cihan daha önce ülkede sarı kum taşı tercih edilerek
yapılan eserlerin aksine, Taç Mahal’in yapımı için tutkuyu sembolize eden beyaz
mermer kullanmıştır. Ayrıca duvarlarında yüz binlerce akik, sedef, firuze taşı,
42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet inci gömdürmüştür.
Taç Mahal’in yapımı tamamlandıktan sonra Mümtaz
Mahal’in cesedi tam 23 yıl sonra ilk gömüldüğü yerden alınarak kendisi için
yapılan anıt mezar içindeki bölüme defnedildi. Efsanevi rivayetlere göre Şah
Cihan, eşi için yaptırdığı bu anıt mezarın bir benzerinin daha yapılmaması için
inşaatta çalışan tüm işçilerin kollarını kestirmiştir.
Şah Cihan, Taç Mahal’in tamamlanmasından kısa
bir süre sonra oğlu Alemgir tarafından akli dengesini yitirdiği ve devlet
işlerinin aksadığı gerekçesi ile tahttan indirilerek Agra Kalesi’ne kapatılmıştır.
Agra Kalesi Taç Mahal’in tam karşısında yer almaktadır ve en üst bölümdeki
hücre sekizgendir. Bu sekizgen odanın neresinden bakarsanız bakın Taç Mahal’i
görmektedir. Efsaneye göre Şah Cihan ömrünün kalan günlerini bu sekizgen odada
Taç Mahal’i seyrederek ve eşi ile mutlu günleri hatırlayarak geçirmiştir.
Rivayetlere göre Şah Cihan, 22 Ocak 1666
yılında Agra Kalesi’ndeki odasında hayata gözlerini yumarken yine Taç Mahal’e
yani pek sevdiği ve doyamadığı eşi Mümtaz Mahal’e bakmaktadır. Ölümünün
ardından Taç Mahal’e, Mümtaz Mahal’in yanına gömülmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder