17 Ağustos 2013 Cumartesi

FETİHTEN SONRA CAMİİYE ÇEVRİLEN KİLİSELER


Osmanlılarda süre gelen bir geleneğe göre, savaş esnasında bir kale ve ya şehir fethedilince, ordu içeriye girip buçlara bayrak çeker ve akabinde burçlarda ezan sesi yükselirdi. Ve hemen şehrin en büyük kilisesi camiiye çevrilir, sonra da ilk cuma namazı burada kılınırdı. Bu durum İstanbul'un fethinde de böyle olmuş Ayasofya, Padişah tarafından camiiye çevrilerek ilk cuma namazı burada kılınmıştır.

Şehrin en büyük kilisesi camiiye çevrildikten sonra diğer mabedlere dokunulmamış, şehirde yaşayan gayrımüslimlere diledikleri gibi ibadetlerini yaşama hakkı verilmiştir. Ancak fetihten sonra şehirdeki Müslüman nufusun artması ve gayrimüslim nufusun azalması ile beraber mabedlerdeki cemaat yokluğundan ve camii ihtiyacından dolayı pek çok Hristiyan mabedi camiiye tevdil edilmiştir. 1453 yılından 1923 yılına kadar İstanbul'da camiiye çevrilen kilise sayısı yalnızca 20 tanedir. Bunların içerisinde ise Fatih Sultan Mehmed döneminde camiiye tevdil edilen mabed sayısı altıdır. Bizzat Fatih tarafından camiiye çevrilen kiliseler şöyledir;





Ayasofya Camii

Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından MS 532 - 537 yılları arasında İstanbul’un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa edilmiş olan dönemin en büyük Hristiyan mabedidir.  Bazilika planlı bir katedral olarak inşa edilen yapı 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ise, 1935 yılında müzeye çevrilmiştir ve hala müze olarak hizmet vermektedir.
Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olmakta ve kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınmaktadır.

Sofya Yunancada bilgelik manasına gelmektedir. Bu nedenle “aya sofya” adı “kutsal bilgelik” ya da "ilahî bilgelik” anlamları taşımaktadır.




Eski İmaret Camii ve ya yapıldığı zaman ki adıyla  Pantepoptes Manastırı Kilisesi

İstanbul'un Zeyrek semtinde Komennos hanedanının kurucusu Aleksios Komenna  tarafından yaptırılan, Doğu Roma  döneminden kalma bir mabeddir. En kuvvetli rivayetlere göre 1081- 1087 yılları arasında inşa edilmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra bir dönem medrese olarak kullanılan yapı yine Fatih Sultan Mehmed döneminde camiye çevrilmiştir.




Zeyrek Camii ve ya ilk adıyla Pantokrator Manastırı Kilisesi

 Günümüz İstanbul'unun Zeyrek Semtinde Doğu Roma döneminden kalma kilise üç ayrı şapelin bir araya gelmesinde oluşur. Devrin en görkemli mabedi Ayasofya'dan  sonra İstanbul'da ayakta kalan en büyük eski kilisedir.

Güney  tarafında inşa edilen  ilk kilise II. Yannis Komennos'un karısı İrene tarafından 12. yüzyılın başlarında yaptırılmıştır. Karısının ölümünün ardından imparator kilisenin kuzeyinde, bir kilise daha yaptırmıştır. Daha sonraki yıllarda ise bu iki kiliseyi birleştirme adına ortaya bir kilise daha inşa edilerek toplamda üç kilise olan yapı tek kilise olarak halka açıldı.

Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u fetheyledikten sonra ilk medreseyi burada açmıştır. Müderrisliğine Zeyrek Mehmed Efendi’nin atandığı medrese birkaç yıl hüküm sürdükten sonra Fatih Külliyesiyle  birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapatıldı ve bina camiye tevdil edilerek müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi’nin ismini aldı. Günümüzde ise yalnızca güney kısmı cami olarak kullanılmaktadır.




Vefa Kilise Camii

İstanbul'un üçüncü tepesinde yer alan bu kiliseden dönme camiinin ilk ismi hakkında elimizde herhangi bir bilgi mevcut değildir. Kilisenin, duvar işlerini inceleyen sanat tarihçilerine göre yapı, 11. yüzyıl sonu, 12. yüzyıl başlarında I.
Aleksios Komnenos döneminde inşa edilmiş,  Aziz Theodoros'a adanmıştır. Yapı Dördüncü Haçlı Seferi'nden sonra Konstantinopolis'in Latin kontrolünde olduğu dönemde Roma Katolik Kilisesi olarak kullanılmıştır.

İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra kilise olarak kullanıma açılan yapı, Fatih Sultan Mehmed'in hocası Molla Gürani tarafından cami haline getirilmiştir. Çok az bir zaman sonra İstanbul müftüsü olan Molla Gurani sayesinde, Camii daha sonraları Molla Gurani ismiyle anılmaya başlanmıştır. 1883 yılında çıkan bir yangın nedeniyle caminin büyük bölümü tahrip olmuştur.  1937 yılında kısmi bir restorasyon gören yapının mozaikleri temizlenerek adeta yeniden keşfedilmiştir.



Sancaktar Hayrettin Camii

İstanbul’un Fatih Semti, Teberdar Sokağı'nda, Sirkeci- Halkalı tren hattı Kocamustafa paşa durağının 500 metre uzağında bulunan Sancaktar Hayrettin Camii hakkında elimizde kesin bir bilgi mevcut değildir.  Yapının Gastrion Manastırı'nın bir parçası olduğu düşünülse de, adı geçen manastırın fazla doğusunda olması nedeniyle bu görüş herkes tarafından kabul görmemektedir. Yapı hakkında doğru bildiğimiz tek şey, İstanbul'da Komnenos ve Paleologos dönemi Bizans mimari yapıtlarının küçük bir örneği olduğudur.


İstanbul’un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmed’in sancaktarı Hayrettin Efendi yapıyı bir mescide çevirmiş ve öldükten sonra naaşı buraya defnedilmiştir. Camiye çevrildikten sonra açılan vakıf ise günümüze kadar ulaşmamıştır. 1894 yılındaki depremde camii büyük hasar gören yapı, 1973 ve 1976 yılları arasında onarılmıştır.



Arap Camii

 İstanbul’un Beyoğlu ilçesi Galata semtinde bulunan Arap Camii’nin ilk
ismi San Paolo Kilisesi’dir.

İstanbul’un Fethi için M.S. 717 yılında gelmiş olan Müslüman Arap kumandanlarından ve sahabe neslinden meydana gelen bir ordu başında Mesleme Bin Abdülmelik adındaki komutan; Galata’da Bizans semalarına ilk Ezan-ı Muhammedi sesinin yükseldiği bir Camii yaptırmış ve adına da Arap Camii denilmiştir. Ayasofya’dan önce İstanbul semalarında ilk ezan sesi Arap Camii’nden yükselmiştir.


7 yıl kadar Arap Müslüman ordusuna hizmet eden camii, Arapların Şam’da ki isyan nedeniyle oraya yönelmesiyle birlikte, Dominiken Papaz ve Rahipleri burayı kiliseye çevirmişlerdir. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra 1475 yılında kilise, eski haline getirilerek yeniden Arap Mescidi adını almıştır.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder