12 Ağustos 2013 Pazartesi

Ercüment Banu Begüm (Mümtaz Mahal) ve Mezarı Taç Mahal




Mimari bir hazine ve ya büyük bir tutkunun anıtı.
Ya da şairin dediği gibi “taşa kazınmış aşkın şiiri.”
Mehtaplı gecelerde dahi aydan daha parlak görünen,
Yükselen Osmanlı mimarisinin, Hindistan ve dünya tarihine hediyesi…



                                          
Dünya tarihinde dillere destan bir aşk ile tanınan ve kendisi için dünyanın yedi harikasından biri inşa edilen Mümtaz Mahal, beşinci Babür İmparatoru’nun pek sevgili eşi ve emsali görülmemiş bir aşkla bağlı kalınan yegâne sevgilidir.
O, ölümü ölümsüzleştirilen, dünya döndükçe ismi anıtı ile yaşayacak olan bir Türk sultanıdır.
1607 yılında Babür İmparatorluğu’nun başkenti olan Agra’da dünyaya gelen Mümtaz Mahal, 14 yaşında iken daha sonra Babür İmparatoru olacak ve Şah Cihan ünvanı ile anılacak, Prens Khurram ile sözlenir ve 10 Mayıs 1612 yılında 19 yaşında iken evlenir. Asıl ismi Ercüment Banu Begüm olan sevgili, artık “sarayın süsü” manasına gelen Mümtaz Mahal diye anılacaktır.
Şah Cihan daha önce iki defa daha evlenmiştir ancak artık onun için yegâne sevgili Mümtaz Mahal’dir. Pek sevdiği eşini gittiği seyahatlerde yanında götürüyor bir an bile yanından ayırmıyordur. Ona olan sevgisini göstermek ve güvenini kanıtlamak için Babür İmparatorluğunun mührünü bile kendisine emanet etmiştir. 19 yıllık evliliklerinde peş peşe 13 çocukları dünyaya gelmiştir ve Mümtaz Mahal on dördüncü çocuklarına hamiledir.
1631 yılında Burhanpur’da bir isyan çıkmıştır ve Şah Cihan’ın isyanı bastırmak için oraya gitmesi gerekmektedir. Ancak Mümtaz Mahal’in hamileliğinin son günleridir. 19 yıl boyunca eşini yanından ayırmayan Şah Cihan yine eşini yanında götürür, isyan bastırılır lakin dokuz aylık hamile olan Mümtaz Begüm bu yorgunluğa dayanamayarak erken doğum yapar. On dördüncü çocukları sağlıklı bir şekilde dünyaya gelir fakat 38 yaşındaki Mümtaz Mahal doğum esnasında hayatını kaybeder.
Eşinin ölümü ile yıkılan Şah Cihan cenazeyi Burhanpur’da bırakarak Agra’ya döner. Eşi olmaksızın yaşamak bir anlam ifade etmiyordur artık, adeta hayata küser, devlet işlerini yardımcılarına bırakır ve eşi için, en az eşi kadar güzel olabilecek bir anıt mezar yaptırmak ister.
1632'de inşasına başlanan eser, 20 yıl sonra 1652'de tamamlanır. (Bu eşsiz yapıyı meydana getirenler; Mimar Sinan’ın öğrencilerinden, İsa Mehmet Çelebi ve ona yardım etmek üzere Agra'ya davet edilmiş Semerkantlı Mehmet Şerif'tir. Kubbenin yapımından sorumlu kişi yine Mimar Sinan’ın talebelerinden İsmail Çelebidir. Duvarlardaki mermere oyularak yazılanlar İstanbul'dan hattat Settar Efendi'nin hüneridir.) Şah Cihan daha önce ülkede sarı kum taşı tercih edilerek yapılan eserlerin aksine, Taç Mahal’in yapımı için tutkuyu sembolize eden beyaz mermer kullanmıştır. Ayrıca duvarlarında yüz binlerce akik, sedef, firuze taşı, 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet inci gömdürmüştür.
Taç Mahal’in yapımı tamamlandıktan sonra Mümtaz Mahal’in cesedi tam 23 yıl sonra ilk gömüldüğü yerden alınarak kendisi için yapılan anıt mezar içindeki bölüme defnedildi. Efsanevi rivayetlere göre Şah Cihan, eşi için yaptırdığı bu anıt mezarın bir benzerinin daha yapılmaması için inşaatta çalışan tüm işçilerin kollarını kestirmiştir.
Şah Cihan, Taç Mahal’in tamamlanmasından kısa bir süre sonra oğlu Alemgir tarafından akli dengesini yitirdiği ve devlet işlerinin aksadığı gerekçesi ile tahttan indirilerek Agra Kalesi’ne kapatılmıştır. Agra Kalesi Taç Mahal’in tam karşısında yer almaktadır ve en üst bölümdeki hücre sekizgendir. Bu sekizgen odanın neresinden bakarsanız bakın Taç Mahal’i görmektedir. Efsaneye göre Şah Cihan ömrünün kalan günlerini bu sekizgen odada Taç Mahal’i seyrederek ve eşi ile mutlu günleri hatırlayarak geçirmiştir.

Rivayetlere göre Şah Cihan, 22 Ocak 1666 yılında Agra Kalesi’ndeki odasında hayata gözlerini yumarken yine Taç Mahal’e yani pek sevdiği ve doyamadığı eşi Mümtaz Mahal’e bakmaktadır. Ölümünün ardından Taç Mahal’e, Mümtaz Mahal’in yanına gömülmüştür. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder